SANAT SARAY DA SOYTARI OLACAĞINA, SOKAKTA KALSIN.
Küçük ama sevimli ve sıcacık bir atölyede hem resim yapıyor
hem de resim aşığı öğrencilerine ders veriyordu.
Şehir merkezinde olduğu için kirası kıt kanaat bir öğretmen
emeklisi için ucuz da değildi yani. Ama olsun
diyordu… Bir çocuk bile yetiştirsek ne mutlu. Ülkeme ve de ülkenin geleceği olan çocuklara canımız feda. Gençler de oldukça
yetenekliydi ve her verdiği dersi kolayca özümsüyor ve hayal dünyalarında
gezdirip realiteye döküyor , güzel üretimler yapıyorlardı. Umutları vardı. Hevesleri
ve sevgileri…Daha ne olsun?
Atölyeye ziyarete gidip geldikçe maddi gücü olmayıp, malzeme
alamayan öğrencilerine ben de alternatifler üretiyor küçük destekçilerle malzemelerini temin ediyordum.
Bu ufacık ama maneviyatı yüksek katkılar belki de bizim geleceğimize bir yatırım ve borcumuzdu. Ama gel gelelim herkes böyle düşünmüyordu.
Orası bir atölyeydi fakat devlete göre
vergi levhası olmalıydı çünkü onlara göre bir işletmeydi. Sokakta belediye, dükkanda
maliye sanata geçit vermiyordu. Az bir zaman vardı eserlerini sergilemeye. Ben de butik sergiler düzenliyordum.
Ve onlara bir sergi açacaktım…Restorant, otel vb. her yer bizim için sanat
galerisiydi… O gün oraya resimlerdeki son durumu görmeye gittiğimde o tartışmanın içinde buldum kendimi…Elbette
yasal zeminlere oturmalıydı her şey…Ki Ülkede o kadar gayri meşru fabrikalar,
kaçakçılar hırsızlar varken dikkat edilmeliydi o küçük emekçinin ticari faaliyeti olmayan atölyesine…
Maliyeden gelip yüksek miktarda ceza kesip
atölyeyi kapattıkları gün sadece sanatı değil, geleceğimiz olan
gençlerimizin umutlarını da mühürlemişlerdi. Bölgemizde sanat sanki tekelde ve
karaborsaydı. Hep içimizde ukde kaldı neden, neden böyle diye…Sanat üvey
bir evlat mıydı, ya biz?
Ne yapıyorduk ki sanki? Seçimlerde verilen o sözler tüm
halka verilmiyor muydu? O senin adamın bu benim diyerek ayrımcılıkla pazar
konusu yapılan sanat, sokakta mıydı? Sarayda mı?
Neredeydi?
Kültüre ve sanata hak ettiği değeri vereceğiz derken ödenekler hibeler ve
destekler belli kesimlere sunulacaktıysa, kapılar duvar olup bir çalıştay, sergi bile yapamaz hale geldindiyse, oturup iyi
düşünmek gerekmez mi? Neden umutlarına gem vuruluyordu halkın? Ve neden sözlerini tutmuyordu o
seçilen halkın temsilcileri?
İşte tam da bu sancılarda galeri açmak ciddi bir maliyet
olduğu için zorlaşıyor…Atölyeler artması
gerekirken tek tek kapanıyordu.
Faaliyette olan galerilere de herkesin gücü yetmiyordu. Ve İşin mutfağında yani
Atölyelerde sergiler ve çalıştaylar yapılmaya başlandı…Bu atölyeler dernek vb
kurumsal kimliklerin adı altında hayatta kalabiliyor da olsalar o sıcacık atölyelerin,
yani sanatın mutfağının korunması ve desteklenmesi zaruri bir ihtiyaç halindeydi artık. Keşke
dedim, keşke ufuklar açılsa ve destek olunsa da
sanatın bileklerindeki kelepçeler
kırılsa. Devlet sanatçısı olmak başka, saray sanatçısı bambaşka... Bir
de halk sanatçısı kavramı var ki işte orası tam da bam teli İşte böyle sevgili sanatçı ve sanat sever dostlarım… sanat
sokakta mı ,sarayda mı diye sorular yerine Sanat her yerde diyebilmek , özgürce geleceğimize
yatırım yapmak ve sağlam
temellere oturtmak dileğimle.
Sanat ve sevgiyle kalın. ________Mine Sarmış.-KHA.
0 Yorumlar