Özet:
Türkiye ekonomisi son yıllarda büyüme ve istihdam arasındaki hassas dengeyi koruma konusunda ciddi bir sınavdan geçmektedir. Büyüme oranları dönemsel olarak yükselse de, bu büyümenin istihdama ne ölçüde yansıdığı tartışma konusudur. Bu çalışma, Türkiye’de büyüme-istihdam ilişkisinin yapısal özelliklerini, istihdam yaratmayan büyüme (jobless growth) olgusunu ve bunun ekonomik sürdürülebilirlik üzerindeki etkilerini incelemektedir.
1. Giriş
Ekonomik büyüme, ülkelerin kalkınma düzeyini belirleyen en temel göstergelerden biridir. Ancak büyümenin kalitesi, yalnızca sayısal artışlara değil, aynı zamanda bu artışın gelir dağılımına, istihdama ve refah düzeyine nasıl yansıdığına bağlıdır. Türkiye ekonomisinde son on yılda yaşanan “yüksek büyüme – düşük istihdam” paradoksu, klasik iktisadi modellerin ötesinde bir incelemeyi gerektirmektedir.
2. Teorik Çerçeve: Büyüme ve İstihdam Arasındaki İlişki
Keynesyen modele göre ekonomik büyüme talebi artırarak istihdamı destekler. Neoklasik yaklaşım ise büyümenin üretkenlik ve verimlilik artışı üzerinden dolaylı biçimde istihdam yaratacağını öne sürer. Ancak modern ekonomilerde, özellikle dijitalleşme ve otomasyonun etkisiyle, büyüme çoğu zaman istihdam artışıyla eşzamanlı ilerlememektedir. Bu durum, Türkiye gibi gelişmekte olan ekonomilerde “niteliksiz işgücü” sorunu ve “bölgesel eşitsizlik” gibi faktörlerle birleştiğinde derin sosyal sonuçlar doğurur.
3. Türkiye’de Büyüme ve İşsizlik Verilerinin Analizi
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre 2020–2024 döneminde ortalama büyüme oranı %4,5 civarında gerçekleşirken, işsizlik oranı aynı dönemde %8 ila %11 arasında seyretmiştir. Özellikle genç işsizlik oranı %20’nin üzerinde kalmıştır. Bu tablo, büyümenin kapsayıcılığının zayıf olduğunu ve üretim artışının istihdam yaratma kapasitesinin sınırlı kaldığını göstermektedir.
Bunun nedenleri arasında:
- Sanayi yerine hizmet sektörünün ağırlık kazanması,
- Katma değeri düşük üretim yapısı,
- Teknoloji yatırımlarının emek yoğun olmayan sektörlerde yoğunlaşması,
- Kadın istihdam oranının düşüklüğü
gibi faktörler öne çıkmaktadır.
4. İstihdam Yaratmayan Büyümenin Sonuçları
İstihdam yaratmayan büyüme, yalnızca ekonomik değil, sosyolojik sonuçlar da doğurur. İşsizlik, gelir dağılımındaki adaletsizliği derinleştirir, tüketim talebini sınırlar ve uzun vadede ekonomik dinamizmi zayıflatır. Ayrıca, genç nüfusun işgücü piyasasından uzaklaşması “beyin göçü” ve “motivasyon kaybı” gibi kalıcı etkiler yaratır.
5. Çözüm ve Politika Önerileri
Türkiye ekonomisinde büyümenin istihdama yansıtılabilmesi için:
- KOBİ’lerin desteklenmesi ve bölgesel üretim merkezlerinin güçlendirilmesi,
- Kadın ve genç istihdamını teşvik eden vergi indirimleri,
- Mesleki eğitim – üretim entegrasyonu,
- Tarım ve sanayi arasındaki üretim zincirinin yeniden kurulması,
- Yeşil ekonomi ve dijital dönüşüm yatırımlarının istihdam odaklı planlanması
gerekmektedir.
6. Sonuç
Türkiye’nin büyüme hedefi, yalnızca makroekonomik göstergelerle değil, toplumsal refah düzeyiyle ölçülmelidir. Sürdürülebilir kalkınma, “daha çok üretmekten” ziyade “daha adil bölüşmek” anlayışını gerektirir. İşsizlikle mücadele, yalnızca ekonomik bir öncelik değil, aynı zamanda sosyal adaletin de temelidir.
0 Yorumlar